Emir Şah oğlu Abdülganî

0
46

Emir Şah oğlu Abdülganî: Doğum yeri Bolu şehridir. İstanbul kadısı olduğuna tarihtir:

Valî-i seccâde-i şer’-i mübln Sene 793 [1391].

Vefâtma tarihdir:

Fî cennâti’l-huldı süknân

Sene 798 [1396].

Bunlar da Zeynîler’de gömülüdürler.

Bursa şehri içinde nice yüz bin büyük evliyâlar gömülüdürler ve binlercesini de ziyaret ederek birer Fâtiha-i şerîf ile mübârek ruhlarını yâd ettik. Ama isimlerini bilmediğimizden dolayı yazamadık. Bu yazdığımız sultanlara birer Yâsîn-i şerîf okuyup ruhaniyyetlerinden yardım isteyip yüce himmetlerini rica ettiğimiz bu yazılan sultanlardır. Her birine birer yolla âşinâlık kazanıp Tanrıya hamd olsun ilk seyahatimizde bu kadar büyük evliyaların nur dolu mezarlarını ziyaret ederek türbelerinin eşiklerine yüz sürdük. Himmetleri hazır ola. Bu niyete bütün iman sahipleri ruhu için, Allah rızâsı için, Fâtiha, vesselâm, Allah’ın rahmeti hepsinin üzerine olsun.

Bursa şehri içinde kırk gün kırk gece zevk u safâlar edip tanışıklığım ve hukukunu kazandığımız seçkinler ve ileri gelenlerdir.

Bursa içinde hanedân sahibi velinimetleri ve seçkin maarif sahiplerini bildirir

1050 Safer’inin 20’inci [11 Nisan 1640] günü yukarıda yazılan velinimetlerimiz ile vedalaşıp nicesi dostluklarında atlarına binerek hakir ve yol arkadaşımız Okçuzâde Ahmed Ağa ile bizi tâ Nilüfer Köprüsü’ne dek getirdiler. Oradan birbirimizle son vedayı edip 3 saatte yine Mudanya kasabası, orada bindiğimiz atları Bursa ayânlarmın hizmetçilerine teslim edip yükü hafif bir gemiye binerek ılıman bir havada Mudanya’dan çıktık. Deniz dalgaları bizi ele alıp Urfa mancınığı gibi salma salına çalkaladı. Bir günde canımızdan bıktık. Sonunda;

 Bozburun

Amansız, iç yarası Bozburun menzilinin anlatılması Eski zamanlarda bayındır ve bakımlı bir iskele imiş. Amansız ve rüzgârsız girdaplı bir burunda bulunduğundan bütün gelen giden gemiler elbette girdap gamma düşüp beş on gün ve bir iki ay yatarlar. Malları çürümüş tüccar, esnaf ve gemici taifeleri bedduâ ede ede bu iskele harap olmuştur. İskele başında bir han, birkaç misafirhane, küçük bir camii var; birkaç bakkal, ekmekçi ve bozacı dükkânları var, başka bir yapı yoktur. Lâkin dört tarafında bağ ve bostanları çoktur. İskele başındaki camiin duvarlarının üzerlerinde yolcuların şikâyet yazılarından bir nokt^a yazacak yer kalmamıştır. Zira her geminin, bu girdaba düşmeyince kurtulması mümkün değildir. Değişik diller üzere türlü türlü yazılar ve güzel hatlar seyreylemek isteyen Bozburun girdabına varıp hatları ve dünya kaç bucaktır o belâ limanın hapishanesini seyr eylesin’ walking tours istanbul.

Duvarların yüzünde bu gibi nice bin şiirler vardır: Beyt:

Âh elinden Bozburun feryâd elinden Bozburun Bekleye bekleye seni kalmadı ağız burun

Şiir:

Ey belâlı Bozburun feryâd elinden âh dâd

Bunun benzeri nice yüz bin rastgele yazılan yolcuların duru-munu bildiren şiirler vardır ki insan gülmeden hayran olur. Hakir de iki gün bekledik. Sonunda on beş zarif ve temiz insanlar bir yere toplandık, silâhlarımızı kemerlerimize bağlayıp sıkıntımızı gidermek için doğu tarafına bağ ve bahçeler içinde türlü türlü sulu armutlar yiye yiye yaya olarak üç bin adım gidip;

Armutlu kasabasının özellikleri nahiyesidir. Naib oturur ve subaşısı Bursa beyi taraflıdandır. Kasabası bir düz ovada bağlı ve bahçeli, dağı ve taşı armut ağaçları ile süslenmiş bakımlı bir kasabadır. Ondan dolayı Armutlu derler.

Hepsi 300 adet olan bakımlı evleri tamamen kiremit ile örtülüdür. Bir camii, bir hamamı, üç mescidi, bir hanı ve on adet dükkânı vardır.

Havası ve suyu gayet tatlıdır. Bir gece misafir olduk. Sabahleyin gemiciler haber edince alelacele deniz kıyısına gelerek yine gemiye bindik. Tanrı’ya hamd olsun hafif inbat rüzgârı esip Bozburun girdabından kurtulduk. Bütün gemiler yelkenlerini açıp Katırlı adlı dağın dibinde Bababurnu adındaki mahalde Baba Sultan ruhuna Fâtiha okuyarak elli mil denize çıktık, eyyam mayna edip derya süt liman olup hayretler içinde kaldık. Şiir:

Kalırsa hicr ile girdâb-ı gamda zevrak-ı dil Ne çâre neyleyeyim rûzigâr elimde değil süzünce denizin yüzünde serseri gezdik.

Sonunda uygun olmayan hava ile orsa orsa kullanarak ikindi vakti İstanbul kıyılarında beş mil daha gidip;

Ayasdifanaz kasabasının özellikleri

Madyan oğlu Yanko İstanbul’u yaparken bu şehri onun oğlu Aya İstefan yaptırdığı için meşhur galatı ile Ayasdifanaz derler Yemiş İskelesi’nde Ahî Çelebi Camii.

Deniz kıyısında bostancıbaşı hükmünde yi subaşılığıdır ve bir yasakçı kolluğu vardır. Eyüp mollası nahiyesi hükmündedir.

Kefere asrında büyük şehir imiş. Emevîoğulları’ndan Süleyman bin Abdullah zamanında Hicretin 92 [711] tarihinde İstanbul’u kuşatıp feth edemeden döndüklerinde Ömer bin Abdülaziz hazretleri bu şehri harap etmiştir. Hâlâ deniz kıyısında 500 kiremit örtülü bakımlı Urum kasabasıdır. Bir zâviyesi, küçük bir çarşısı ve iki kilisesi var. Ama havası gayet tatlıdır.

Burada bütün yol arkadaşlarımız ile gemiden çıkıp bir gece misafir olup sabahleyin buradan yaya olarak kuzey tarafa deniz kıyısı ile 3 saatte;

İskender Çelebi bahçesinin anlatılması

Deniz kıyısında İrem bağına benzer bir hünkâr bahçesidir. Sultan II. Selim Hân zamanında İskender Çelebi adlı bir defterdarın bahçesidir ve Mimar Sinan yapımıdır. Daha sonra (İskender Çelebi) çocuksuz öldüğünden dolayı padişahlara geçmiş ve onlara hasbahçe olmuştur. Bahçe ustası ve 200 külâhlı bostancı neferleri vardır.

Şeyhülislâm Hüseyin Efendi ziyareti

Tarihinde IV. Murad Han’a, çekemeyen ikiyüzlüler, “Müftü başkasını tahta çıkarmak istiyor” diye Murad Han’a şikâyet ederler.

İskender Çelebi bahçesine sürüldükten sonra arkasınca bostan- cıbaşı yetişip boğarak şehit eder. Orada gömdüler. Osmanoğulları devletinde ilk defa bu günahsız Hüseyin, Hüseyn-i Kerbelâ gibi şehit olunmuştur. Osmanoğulları devletine öyle bir müftü gelmemiş idi. Kırk bin fetva ezberinde idi. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz